Fransız operatör ve biyolog Dr.Antoine Béchamp, 19. yüzyıl sonlarında,insan kanında değişik koşullarda şekil ve hacim değiştiren çok küçük mikroorganizmalara rastladığında, o zamanki koşullarda daha fazla bilgi edinilmesi olasılığı olmadığından, bunlara sadece “Mirozima”adını vermekle yetindi.
1920′li yıllara gelindiğinde, Kanadalı Dr.Glower ve Serantolu Dr.Clark tüm kanser dokularında bir mikroorganizmanın var olduğunu görmüşler ve “Glower Organizmaları” diye adlandırdıkları bu mikrobu at ve koyunlara aşılayarak elde ettikleri serumla kanserli hastalarda olumlu sonuçlar almışlardır.
Kanserin bu mikrop tarafından oluşturulduğu,1947′den itibaren ABD’de, önce Dr.Virginia Livingston ardından da Gaston Naessens, Avusturyalı Dr.Franz Gerlach, Almanya’da Dr.Issel, İtalya’da Dr.Mori ve Clara Fonti tarafından deneylerle kanıtlandı.
Bugün birçok ülkede kanser sanayiinin dışındaki hekimler kanseri basite indirgemekteler. Şöyle ki:
- Kanser mikrobik ve sistemik bir hastalıktır.
- Kanser ancak bağışıklık sisteminin gücünü yitirdiği koşullarda kendini gösterir. Bu bakımdan kansere bir BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ HASTALIĞI diyebiliriz.
Bu bilgiler,1992 yılında 78 yaşındayken prostat ve komşuluğunda lenf kanserine yakalandığında, kendisine önerilen kemoterapi ve radyoterapiyi reddederek, tedavisini yukarıda söz edilen ekole göre ABD de Sandiego’da Livingston Kliniği’nde yaptırmış, daha sonra 15 yıl bu tedaviyi Türk kanser hastalarının yararına sunma misyonunu üstlenmiş, bu süre içinde birçok röportaj vermiş, T.V programlarında canlı yayınlarda Ortodoks tıp profesörleriyle tartışmalar yapmış ve ardında iki kitap, birçok manifesto ve iyileşmiş onca insan bırakarak, 2006 Temmuzunun son günü 93 yaşındayken aramızdan ayrılmış, saygıdeğer insan, değerli hekim İlhami GÜNERAL tarafından 18 Eylül 2001 tarihinde Akşam gazetesi İzmir sorumlusu Sn.Nedim ATİLLA’ya verdiği röportajdan alınmıştır.